Yayınlanma Tarihi: 11 Nis 2023 - 230 kez görüntülendi
Toplumsal cinsiyet rolleri, erkek ve kadınların hangi rolleri üstlenmesine gerektiğine dair, toplumun beklentilerini ifade eder. Kadınlar ve erkekler için belirlenmiş davranış biçimleri, evde, işte ve sosyal hayatın her alanında etkisini gösterir. Toplumun bu rollerden beklentisi genellikle, erkeğin güçlü bir lider, kadının ise aileye hizmet etmesi gereken bir birey olduğu yönündedir. Bu kapsamda, kadınlar genellikle ev işleri, çocuk bakımı ve diğer ailevi sorumluluklar ile ilişkilendirilir. Cinsiyet rollerindeki bu yanlış algı, birçok alanda olduğu gibi eğitim alanını da olumsuz yönde etkiler. Özellikle de kız çocuklarının eğitimine son derece olumsuz etkisi olur.
Dayatılan cinsiyet rollerinin olumsuz etkileri, maalesef eğitim sistemi içinde de kendini gösterir. Toplumda kadın ve erkeklere biçilen roller, eşitlikçi eğitim ilkesine zarar verir. Kız çocukları, toplumun onlar için belirlediği roller nedeniyle, çoğu zaman erkek çocuklarına göre eğitim fırsatlarından mahrum bırakılır. Kız çocuklarına, erkek çocuklarına göre daha az fırsatlar sunulur. Kız çocukları yetişkin birer birey olduklarında, erkeklerle aynı seviyeye yükselmeleri zorlaşır. Bu nedenle, toplumsal cinsiyet rollerinin eğitimdeki yeri ve etkisini derinlemesine düşünmemiz gerekir.
Eğitim alanında cinsiyet eşitliğinin sağlanması, doğru ve çağdaş bir eğitim anlayışı ile mümkündür. Eğitim veren her kurum, öğrencilerine cinsiyetleri hakkında önyargılarla değil, yetenekleri doğrultusunda destek vermelidir. Böylece erkeklerin yapması gereken işler, kadınların yapması gereken işler gibi çağ dışı kısıtlamalar ortadan kalkar. Bu tarz kısıtlamalar, bir kız çocuğunun kişiliğini keşfetmesine engeller. Eğitim sisteminin görevlerinden biri, eğitimdeki engelleri ve haksızlığı ortadan kaldırarak, ülkenin geleceğini doğru şekillendirmek ve geliştirmektir. Eğitimin kalitesi, bir ülkenin ekonomik, sosyal ve kültürel anlamda gelişmişlik düzeyini belirler. Ancak eğitim sistemi içinde toplumsal cinsiyet rollerine dair bir adaletsizlik varsa, orada kaliteden ve gelişmeden bahsedeyiz. Bu adaletsizlik, özellikle kadınların eğitim ve çalışma hayatları boyunca karşılaştıkları sorunların en önemli nedenini oluşturur.
Kız çocuklarının eğitimi, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanabilmesi için en önem verilmesi gereken konudur. Bu, sadece kız çocukları için değil, erkek çocukları ve toplumun tümü için faydalıdır. Kız çocuklarının eğitimine verilen önem, hem toplumun hem de bireylerin yararına olur. Eşitlik ilkesiyle verilen eğitim, toplumun daha adil, daha eşit ve daha insancıl bir yer olmasını sağlar. Bu nedenle, ailelerin, eğitimcilerin ve toplum liderlerinin, kız çocuklarının eğitimine daha fazla önem vermesi ve onlara başarılı bir gelecek için gerek duydukları desteği vermeleri gerekir. Bu amaçla ilgili kurumlar, kız çocuklarının eğitimlerinde gereksinim duyabilecekleri araçlara erişimlerini sağlamalıdır. Eşitlikçi eğitim anlayışı, kız çocuklarına özgüven kazandırır, gelecekteki iş hayatlarına hazırlar ve bağımsız bireyler olarak yetişmelerine yardımcı olur. Ayrıca bu anlayış, toplumun genel refahını arttırır, ekonomik kalkınmayı destekler ve yoksullukla mücadelede etkili olur.
Eşitlikçi eğitim anlayışı konusunda, eğitim profesyonellerine de görevler düşüyor. Eğitimciler, öğrencilerine belirli cinsiyetler hakkında önyargılarla değil, neye yetenekleri olduğuna göre doğru yaklaşmalıdır. Özellikle kız öğrencilerine başarıya ulaşmaları konusunda cesaret vermelidir. Böylece, kız çocuklarının ve genç kızların yeteneklerini ortaya çıkarmaları kolaylaşacaktır. Ayrıca, eğitim kurumlarında görev yapan erkekler ve kadınlar arasında da eşitlik sağlanmalıdır. Eğitim, toplumsal cinsiyet rollerinin değiştirilmesinde en önemli araç olarak görülmelidir. Toplumun yalnızca bilinçli insanlar tarafından gelişebileceği unutulmamalıdır. Eğitim veren her kurum, öğrencilerine belirli cinsiyetler hakkında önyargılı olmamaları konusunda eğitmelidir. Bu sayede, erkekler ve kadınlar kendi yetenekleri doğrultusunda doğru kararlar alarak daha iyi bir yaşam sürdürebilirler.
Sonuç olarak, toplumsal cinsiyet rolleri, dünyada ve ülkemizde büyük bir etkiye sahiptir. Bu roller, bireylerin özgürlüğünü kısıtlamaktadır. Eğitim veren her kurum, cinsiyet eşitsizliğinin giderilmesinde en önemli araç olarak görülmelidir. Eğitimciler, genç bireylerin yeteneklerini ortaya çıkarırken, öğrencilerine belirli cinsiyetler hakkında önyargısız ve eşitlikçi yaklaşmalıdır. Bu sayede, toplum daha kapsayıcı ve uygar bir yapıya sahip olacaktır. Kız çocuklarının, eğitimde fırsat eşitliği sağlanması halinde, toplumun her alanında üstün başarıya ulaşacakları daima hatırlanmalıdır. Doğru eğitim almaları, onların gelecekteki iş hayatlarına hazırlanmalarını sağlayarak, özgüvenlerini arttırır. Kız çocuklarına erkek çocuklarıyla aynı fırsatlar sunulması ve her alanda eğitim almalarının sağlanması, onlarla birlikte toplumun bütününü yükseltir. Bu nedenle, aileler, eğitimciler ve toplum liderleri dahil olmak üzere, hepimizin bu konuya daha fazla önem vermesi gerekir.